Adana itimat dolmuşlarındaki serüvenlerimin bitmesine yaklaşık 1 ay kaldı. Bu serüvenleri çok sık paylaşmasamda kişisel gelişimimde rolleri olduğunu söylemekten kaçınmamalıyım. Özellikle bu sabah işe gelirken yanımızda durmak zorunda bırakılan ambulans ve onun sireni beni bir hayli düşündürdü. Bu konuyla ilgili beynimde oluşan sorular ve yanıtlarım şöyle;
1- Ambulans sadece acelesi olduğu için mi siren çalar? Evet, acelesi olmayan ambulans yoktur.
2- Ambulans içinde hasta olmasa da siren çalmalı mıdır? Evet, bence hiç mahsuru yok. Diğer dünyalılar da bu konuya itiraz etmemeli ve aslında hastalı ya da hastasız her ambulansın trafikte rahat hareket etme üstünlüğü olması gerektiğini vicdanlarını dinleyerek kabul etmelidirler. Faşizan yaklaşım göstermek istemesem de kesin kural bu olmalı ve aykırı sesler dinlenilmemelidir.
3- Yolu açılmış bir ambulans siren çalmaya devam etmeli midir? Bu konuda ikircikli fikirler taşıyorum. Bu sabahtan önce düşünmemiştim ama bu sabah siren sesinin çok rahatsız edici olduğunu kabul ettim. Bence yol boşsa sirene gerek yok.
4- Yolu açılmamış bir ambulans yolunu açmayanların plakalarını alıp trafik şubeye bildirmeli midir? Ayrıca niye bildirmemektedir, bence bildirse harika olur!
5- Ambulans sireni insanların ölüm korkusunu tetiklemekte midir? Tetikleyici etmenler arasında başlarda geliyor. Aşağıdaki sorunu yanıtında bu konuyu çözüme kavuşturduğumu düşünüyorum.
6- Yanımda oturan adam hafif sesli ama benden başkasının duyamayacağı bir şekilde, “ Yol kapalı işte ne vik vik öttürüyorsun beynimiz patladı, şerefsiz!” şeklindeki fikirlerini açıkladı. Bu yaklaşım doğru mudur? Kesinlikle doğru değildir. Trafiktekiler yolun bir an önce açılması gerçeğini ancak o sirenin sürekli ötmesi ile kavrayabiliyorlar. Bence daha yüksek tondan bile siren çalınabilir. Sanırım yanımdaki kibar beyefendi o siren sesinin yarattığı hastalık fikirlerinden daha çok etkilendiği ve korktuğu için benim sese verdiğim tepkiden daha fazla tepki göstererek sesli düşünce aşamasına geçti. Kendisi 65-70 yaşlarındaydı ve ölüm korkusunu daha yakından tatmaya başlamış olmalıydı ki adam sinirden resmen köpürerek nefes alıyordu. Kendisi de bir gün o ambulansta olabilir ve yolun açılmasına ihtiyaç duyabilirdi ancak belli ki bu empatiyi kurmak ona zor gelmişti ve anlaşılan sirenin çalmasını gereksiz bularak bu korkuyu savmaya çalışmak ona göre daha basit bir işti. Her neyse belki adam bunlardan tamamen alakasız bir sorun yaşadığı için kızmıştır ve ben sadece uyduruyorumdur.
Aslında bir sürü daha şey düşündüm, yaklaşık on dakika boyunca çalan siren sesi ve de tam yanımıza çalıyor olmasının dolmuştakiler üzerinde nasıl etki uyandırdığını anlamaya çalışmak için önümde oturanların çaktırmadan suratlarına bile bakmaya çalıştım. Kimisi “haklılar, tabii( ben bu sınıfa dahilim), kimisi “bu ne be kardeşim” şeklinde takındıkları yüz ifadeleri ile yaşamdaki her şeye verdikleri tepki gibi buna da tepkilerini oluşturdular. Yani dolmuşta birisi hapşırsa bile hemen hemen herkes bu duruma ya bakarak ya ” allah hastalık kapmayız inşallah” diye düşünerek ya da içinde farklı birşeyler kurarak bir tepki geliştiriyor. Ambulans ise bunun çok daha gelişkin hisler uyandıran bir konuydu ve herkesin tepkisi çok net anlaşılabiliyordu. Hastalık-aciliyet-ölüm-kaza-cinayet-kalp krizi-yoğun bakım- kalp masajı-oksijen tüpü-ses terörü-“aslında içinde hasta yok” şiarı, bir sevilenin kaybı,vs… İnsan olmak hem çok basit hem çok zor değil mi?