Bir süre önce yaşamayı bıraktım. Bana göre değil size göre…
Herşey bir masalla başladı. Masalın ana kahramanı cengaver bir kadındı, ne prensesti ne de hanımdı. Tek başına bir kulübede yaşayan bu insan evladı, küçücük tarlasında her meyvenin sebzenin tadına vardı. Boydan boya kitaplıklarla dolu kulübesinde, çeşit çeşit kelimeleri okuyup, ahşap sandalyesinin üzerinde dünyanın türlü hallerini tanıdı. Dar geldi sonra duvarları ve toprakları. Yanına erzak alıp yolları arşınladı. Dere tepe düz gitti, yorulunca konakladı bir krallıkta. Önce korktu herkes beynelminel güzellik taşımayan bu kadından. Sonra bir dilencinin muhabbetiyle girdi hayatlarına. Teker teker sofralarına daldı. Her çatının altında; önce garipseyen gözlerle karşılanıp, tebessümlü cümlelerle uğurlandı. Kralın kulağına gitti sohbetler, koca göbekli kral kadını ayağına çağırdı. Nedir hikmetin diye sordu adam kadına? Kadın gülümsedi, hikmetim yüreğimdedir dilimden dökülür etrafıma, dedi insan evladı. Anlat dedi adam, bu gökler nasıl oldu, topraktan nasıl fışkırdı yeşil, nerede dünyanın sonu, hayatın sırrı nedir? Kadın sustu, hafif bir burukluk belirdi çehresinde. Yanlış sorular sorarsın ey kadim yetkili, ben sana seni anlatırım sen ordan erdemlenirsin, tebaan korkaktır , sakınır her sözünden, krallığın büyüktür ama buğdaydır tek ektirdiğin, göklere el açtırırsın ilim bilenin olmadan. Kadınların evden çıkmaz, erkeklerin eve girmez. Nesillerin savaşlarda perişan. Bir kapı var kalbinde; aç onu. Dağıt varını yoğunu. Gücün sonu hüsrandır hayallerin batacak. Koskaca krallığında sadece dert yaşayacak. Kadınlar kara leke erkekler bıçak olacak. Sıyrıl giysilerinden yürü topraklarını. Kocaman bir kütüphaneye çevir odalarını. Hayatın sırrı yıldızlarda sense yerin kat kat dibinde. Verilmez cevaplar haketmeyene…
Masalın sonunu bilmiyorum, sayfaları kayıptı. Daldım rüyalar alemine sen de 1000 yıl ben diyeyim milyon gece. Dere tepe düz gittim, bilinmeze doğru. Yaşamayı bıraktım size göre…