Category Archives: KafkaOkur için Yazdığım Yazılar

her şeyin teorisi

Ne mutlu bizlere ki eski zamanlarda yaşamış insanların tanıklık edemeyeceği, erişemeyeceği bilgilere kolayca ulaşabiliyoruz. İnternet sayesinde gezip görmeden bile deneyimleyebildiğimiz bu gezegendeki kültürler artık evrensel olarak dolaşabiliyor. Tüm çağlar boyu biriken medeniyetlerin bilgisi, deneyimi, bilgeliği ve yansıması artık hepimize açık.

Yaşadığımız dönemde farklı bakış açılarının hem yerel hem de tüm dünya üzerinde ifade edilmeyi hasretle beklediğini açık olarak hissedebiliyoruz. Genellikle birbirlerine karşı nefret temasıyla tepki gösteren dünya görüşlerinin karmaşıklığı hepimizin zihnini bulandırsa da artık herkes bir şekilde sesini duyurmak istiyor. Bu sadece siyasi sistemlerle ilgili de değil. Artık insanların varlık gösterdiği tüm alanlarda bu talep daha da güçleniyor.

Continue reading her şeyin teorisi

masallardan bilinçdışına açılan kapı

“Gerçek öyle bir şeydir ki; sadelikten ve sevgiden yoksun bir kişi hayatı boyunca onunla mücadele edebilirken, küçük bir çocuk onu kolayca anlayabilir.
Zaten eğer sizin gerçeğiniz bir çocukla paylaşılamıyorsa; o ne kadar gerçektir?
Sonsuzluğun gözünde, bir bebek ve dünyanın en bilge kişisi arasındaki boşluk ne kadar da az?”

-Esther De Waal

Masallar evrensel gerçeklerin şekerden yapılmış evleridir. Binlerce yıldır farklı cümlelerle anlatılan zamansız hikayelerin dünyasını gerçekçi bulmaz, naif olduğu için eleştirebilir, cinsiyetçilik vb. konularla ilgili suçlayabiliriz ancak ”Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; pireler berber, develer tellal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken”li bir dünyaya kapılar açan masalların edebiyata dayalı zeminden daha öte bir gerçekliğe ait olduğunu görmezden gelemeyiz.

Continue reading masallardan bilinçdışına açılan kapı

evrimsel düşünceler

On sekizinci yüzyılda Georges-Louis Leclerc Comte de Buffon ve diğer doğa bilimciler, hayatın yaratılıştan bu yana sabitlenmemiş olabileceğini düşünmeye başladılar. 1700’lerin sonunda paleontologlar, değişmeyen bir dünya ile çelişen keşifler yaptılar. 1801 yılına gelindiğinde ise Jean-Baptiste Lamarck büyük bir adım attı ve “evrim teorisini” ortaya çıkardı. Kariyerine bir botanikçi olarak başlayan Lamarck zamanının çok ilerisinde bir insandı. Onun yaşadığı dönemdeki teolojik baskı düşünülürse; Lamarck’ın kendi teorisindeki teolojik unsurlara rağmen ne kadar ilerici olduğu da anlaşılabilir. Bu aydın bilim insanı fikirleri nedeni ile öylesine dışlandı ki 1829 yılında yoksulluk içinde hayata veda etti. Ancak evrim kavramı onunla birlikte ölmedi. Fransız doğa bilimci Geoffroy St. Hilaire, 1820’lerde evrimsel değişimin başka bir versiyonunu savunacak ve İngiliz yazar Robert Chambers, 1844’te ‘Doğal Bir Yaratılışın İzleri’ ni yazacaktı. 1859’da ise Charles Darwin Türlerin Kökeni’ni yayınlayacaktı. Günümüzde sadece Darwin’in teorisi bilimsel olarak değerli bulunsa da Lamarck; karanlıkta bırakılamayacak kadar önemli bir yere sahip olmalıdır.

Continue reading evrimsel düşünceler

gölgeleri yansıtan sürrealizm

Birinci Dünya Savaşı’nın dünyada yarattığı psikoloji; materyalist ve milliyetçi zihinlere karşı hızlı bir cevap üretme gücünü de beraberinde getirdi. İlk kez İsviçre’de olmak üzere birçok yerde etkisini göstermeye başlayan ‘Dada Hareketi’nin gelişmiş bir versiyonu olan ‘Sürrealizm’; bu cevapları vermeye çalışan bir yaklaşım olarak ortaya çıktı.

Freud’un psikanalizle ilgili çalışmalarının takipçisi olan öncül Dadaist Andre Breton; 1924 yılında yazdığı “Sürrealist Manifesto” ile sürrealizmi; “kişinin, zihnin gerçek işleyişini sözlü, yazılı veya başka bir yöntemle ifade etmeyi amaçladığı saf psişik otomatizm” olarak tanımladı. Gerçek aklın bu şekilde ifade buluşunun merkezinde, rüyalar ve yönlendirilmemiş düşünceler vardı. Breton’a göre sürrealizm; estetik ya da ahlaki hiçbir mecburiyet ile bağlı kalamazdı. Sanatçı yaratmakta olduğu sanat eserinin bilinçli kontrolünden vazgeçmeli ve anti-estetik bir yerden beslenmeliydi. Breton; rasyonel düşüncenin dünyanın sorunları için hatalı bir yaklaşım olduğuna ve değişimin kalıcılığının ancak zihin yoluyla gerçekleşebileceğine yürekten inanan biriydi ve manifestosu ile nesneler, semboller ve görüntüler gibi sıradan şeylerin bilinçdışı ile yaratıldığında ve görüntülendiğinde önemli bir anlama sahip olabileceği fikrine güveni tamdı.

Continue reading gölgeleri yansıtan sürrealizm

ritmik yaratımın efendisi-wong kar-wai

“Çoğu zaman insanlar yanıt vermek için film çekerler, bense filmlerimde sadece soru soruyorum.”
Wong Kar-Wai

Romantizmin kana bulanmış trajedisini, komedinin tersten anlatımını, cesur ve güçlü bir yabancılaşma temasını izlemek istediğimizde Wong Kar-Wai sinemasını tercih etmemek mümkün değildir. Gösterişli ve şehvetli görselleri, mükemmel müzikleri ve duygusallığı ile kendisini çağdaş sinemanın belirleyici yönetmenlerinden biri olarak kanıtlayan Kar-Wai; büyüleyen ve şiirsel ruh halleri sunan bir gösteri hediye eder bizlere her filmiyle. Son derece etkili olan bu sanatçının eşsiz ve hüzünlü dünyası, içimizdeki bambaşka dünyalara da kapılar açar.

Continue reading ritmik yaratımın efendisi-wong kar-wai

rİlke’nİn İçİndekİ tohumlar

“… Size kimse öğüt veremez, hiç kimse de bir yardımda bulunamaz. Yalnız bir tek yol vardır: İçinize dönün. Size “yaz” diyen nedeni araştırın. Köklerini yüreğinizin derinliklerine dal budak salıyor mu, buna bakın. Yazmanız yasak edilince artık yaşayamayacak mısınız? Bunu söyleyin. En çok da gecenin en sessiz bir anında yazmalıyı mıyım, diye kendi kendinize sorun. Buna içinizin derinliklerinden bir karşılık çıkarmaya çalışın. Eğer… bütün gücünüzle sadece yazmalıyım, diyebiliyorsanız o zaman yaşamanızı bu ihtiyacınıza göre kurun.”

-Rainer M. Rilke, Genç Bir Şaire Mektuplar

Temel dilbilgisi kurallarıyla oyunlar oynayan şairleri seviyorsanız, Rainer Maria Rilke’nin şiirleri sizin için eşsiz bir hazine alanı olacaktır. Onun muazzam şiir dünyasında gezinmek; isimlerin fiil ve fiillerin isimlere dönüştüğü ve aslında soyutlamaları iletme amacı taşıyan kelimelerin somut imgeler sunmak için kullanıldığı, tekil somut anlam ifade eden kelimelerin ise genişletildiği ve geliştirildiği bir yolculuktur.

Continue reading rİlke’nİn İçİndekİ tohumlar

Zamana Bir Bakış

Hepimiz ona aşinayız fakat zamanı tanımlamak ve anlamak, onun ne olduğunu çözmemizi sağlayamıyor. Sorunun nihai veya objektif bir cevabı ne yazık ki fizikçiler tarafından dahi bulunmuş değil ancak buna rağmen bizler için zamanı bağlamlara göre yani fiziksel, biyolojik ve nörolojik perspektifler açısından kavrayabilmek mümkün olabiliyor;Fiziksel zaman perspektifine göre zamanı temelde saatlerle ölçeriz. Aynı bakış açısından Einstein’ın görelilik teorisinde açıklandığı gibi evrenin dokusunun bir parçası olarak da zaman vardır ve son olarak, bir kuantum sisteminin evrimini yöneten de zamandır. Saatlerle ölçebileceğimiz “nesnel” zamanın fizik alanında yapılmış net bir tanımı dahi vardır; Bir saniye, sezyum 133 atomunun iki seviyesi arasındaki geçişin ürettiği radyasyonun 9,192,631,770 döngüsü sırasında geçen süredir.

Continue reading Zamana Bir Bakış

Yaratma Cesareti

İnsanlar yaşamlarının ilk yıllarında yaratıcılıkla derin bir ilişki halinde olmalarına rağmen yaş aldıkça bunun tam tersini uygulamayı öğrenirler. Büyüdükçe sizden daha gerçekçi olmanız; denenmiş ve kabul edilmiş yollardan gitmeniz, hizayı bozmadan yaşamanız istenir. Oysa yaratıcılığın tatmin ediciliğini yaşadığımızda ona kavuşma arzumuz daha da artar. Hatta çoğu zaman tatmin edici bir yaşantının ön koşulu yaratıcılıktır diyebiliriz. Ancak yaratıcılığın doğasını ve iç işleyişini kavramak ve onu nasıl harekete geçireceğimizi ve kullanacağımızı anlamak için bazen koca bir ömür geçirmemiz gerekir çünkü yaratıcılık en çok yanlış anlaşılan kavramlardan da birisidir.

Continue reading Yaratma Cesareti

Kant’ı Anlamak

“Bizler sırlarla dolu bir evrende bir rüyanın rüyasını görmekteyiz. Gerçekte bildiğimiz hiçbir şey yoktur. Bildiğimizi sandığımız şeyler sadece olaylardır. O olaylar ki, bilmediğimiz bir objeyle asla bilemeyeceğimiz bir sujenin birbirlerine olan ilgisinden doğmuştur.”
-Immanuel Kant

Batı felsefe tarihindeki en etkili filozoflardan birisi olan Immanuel Kant’ın (1724) metafizik, epistemoloji, etik ve estetiğe yaptığı katkıların; onu takip eden hemen hemen her felsefi hareket üzerinde derin bir etkisi olmuştur. Kant, öncülleri olan Ampiristlerin tersine; zihnin dünya tarafından yazılmış boş bir sayfa olmadığını savunur. Rasyonalistlerin akıldan bağımsız bir dünyanın saf bilgisi dedikleri şeyin mümkün olduğu fikrini reddeder. Bu iki karşı duruş sayesinde yaratır felsefesini.

Continue reading Kant’ı Anlamak

haruki murakami-karanlıktan sonra

Haruki Murakami; kitaplarında işlediği içeriklerin ne anlama geldiğini söylemeye asla yanaşmaz: “Bilinçaltının kuyularından bir görüntü ortaya çıkarsa, bunu analiz etmek zeki insanların işidir ve yazarların zeki olmasına gerek yoktur”diye de ekler ve kendisini bir hikaye anlatıcısı olarak değil de bir hikaye gözlemcisi olarak ortaya koyar.

Haruki Murakami’nin bir yazar olarak ortaya çıkışındaki en önemli anlar da onun bilinçli adımlarıyla şekillenmemiştir. Japonya’nın Amerikan işgali yaşadığı dönemde doğan Murakami, hayatını kendi evcil hayvanının adını koyduğu Peter Cat adlı bir caz kulübü işleterek kazanırken; bir gün bir beyzbol stadyumunda aniden kitap yazabileceği fikriyle yazarlık alanına ilk adımı atar.

Continue reading haruki murakami-karanlıktan sonra